Sevgiyle başlayan, paylaşımla güçlenen ve disiplinle sürekliliğini sağlayan bir sporla uğraşıyoruz.Her geçen gün ise, artık neredeyse koşar adım ben merkezine yaklaşan, sanayi adına sürdürülebilir değerleri göz ardı eden ve materyalist değerleri insani değerler üzerinde tutan bir dünyanın itkisiyle doğaya- bu sevgiye koşuyoruz. Ama bir yarışma için değil, bir alkış için değil, bir ödül için değil ya da birilerince taktir edilme beklentisi için değil.
Nadiren kendi başımıza ama çoğunlukla partnerimizle, dostlarımızla ve gönüldaşlarımızla doğada olmanın güzelliğini yaşıyoruz. Peki bu güzelliğe katkınız nedir? Bizi çeken doğayı korumaya ne kadar özen gösteriyoruz, paylaşımdan söz ederken bencil olmaktan uzak tutan ahlaki kuralları ne kadar uyguluyoruz, ya da kendi mutluluğumuz uğruna başkalarının isteğine olan ilgilimiz nedir?
Dağı yaşarken tüm bu değerleri içsel disiplinle süzgeçten geçirip davranışlarımızı belirleyebiliyorsak, dağımıza, dostlarımıza yada yaşamımızın öğelerine olan saygımızı yargılama fırsatını, kimseye vermemiş oluruz. Kanımca bunu da en iyi empatiyle yapabiliriz.
İyi bir dağcının empati yeteneğinin, yani başkalarının neler duyumsadığını anlayabilmek için kendimizi onların yerine koyma yeteneğinin, iyi gelişmiş olması gerekir.
Böyle bir durumda; çöpün atıldığı dereyi, kampın kurulduğu alanda yaşayan canlıları, çadırın etrafına yağmur sularının tahliyesi için kanal açılan çimleri, mutlaka tırmanacağım diye boltlanan kayayı veya sevdiğinin adı çekiçle kazılan kayayı daha iyi anlarız.
Belki matımıza uzanmış doğayı dinlerken, yan çadırdan gelen müzik sesini anlamayız ama zirveden dönen arkadaşımıza ikram ettiğimiz bir bardak çayın, içini ısıtan ve yorgunluğunu alan, gözlerin gülüşünü anlarız.
Partnerimizle/ takım arkadaşlarımızla olan paylaşımlarımızı-yardımlarımızı ve beklentilerimizide, hatta ip arkadaşımız tırmanırken bir sonraki hamlesi veya biz tırmanırken bir sonraki hamlemizi tahmin edebilme başarısı da empati yeteneğinin gücüne bağlıdır. Çünkü empati karşılıklı işler.
İyi bir dağcı olmak için güçlü fiziki yapıya, güçlü psikolojiye, iyi bir eğitime ve iyi bir teknik donanıma sahip olmanın yanı sıra, iyi bir dağ ahlakına, dolayısıyla empatik yeteneğe de sahip olmak gerekir. Güçlü bir empatik yeteneğe sahip olmaksa peşin hükümlerden sıyrılmış ve töleranslı olmaktan geçer.
UIAA in 6-8 Eylül 2002 tarihlerinde Innsbruckdaki “ Dağ Sporlarının Geleceği” konferansında, “Dağ Sporlarında en iyi deneyimde Tirol Deklerasyonu” adıyla, Dağ sporları ile ilgili ahlaki kriterlerin açıklandığı ve ahlaki prensiplerin sunulduğu bir deklerasyon yayınlanmıştır.(*)
Bu deklerasyonda belirlenen ahlaki prensipleri uygulamanın en iyi yolunun önyargılardan uzak, töleranslı ve alçak gönüllü olunması gerektiği vurgulanıyor. Keyfi ve bencil davranışları tasvip etmiyor.
Tirol Deklerasyonunu Dağcılık yapıyorum diyen her sporcunun bilmesi ve titizlikle uygulaması gerektiğini düşünüyorum.
Dağların güzelliği aklınızda, huzuru yüreğinizde eksik olmasın.
Ertuğrul TUGAY*
Önyargılı olmak her zaman zayıf olmak demekti
Samuel JOHNSON
(*) Tirol Deklerasyonunun Türkçe Çevirisi 2006 yılında TDF tarafından yayınlanan “Türkiye Dağcılık Federasyonunun 40. Yılında Dağcılık” adlı dergide yayınlanmıştır.
*E.Tugay TDF Yön.Kur.Üyesi